23 Ocak 2016 Cumartesi

Bir yanımız ıslak mendille silinmiş Meftun

Gerçi Sinan Akçıl ve Nazlı Ilıcak'ın Metellica performansından sonra
Ne söylesek erişemeyeceğimiz kafaların şahidi olduk.

Ülkenin kuruluş ve yaratılış amacının tamamı ile mizahı olduğunu düşünüyorum.
Herkes mizah dergisinin en parlak sayfasında kendisine yer bulmak için didişiyor.
Menderes ile başlayan gerçekten kopup neresinden espiri çıkarsak kaygısı,
Yolsuzluk senfonisini bile duymamızı engeller oldu.

Cık-Cık'lar ile ayıpladıklarımızın,
Yegane en yakını oluyoruz.
Ya ne yalan söyleyeyim şu insanoğlu'da bir garip varlık

"Uyuşturucu" başlığı altında bir var oluş olduğunu hep beraber kabul edelim.
Uyuşturucu ile mücadele derneğinin başkanının uyuşturucu içerken yakalandığını da

Ülkemizde Din ve islam duygusnun en hidayetli kavram olduğunu düşünelim,
Kuran satan çocuğun "Aferin" toplarken,
Sayfalardan ayet yerine paketler çıktığını hatırlayalım.
Yani Kuran satan çocuğa hayıflanmadık biz,
kelime- i şahadet getiremeyen o çocuğu ayıpladık.

Benim derdim çocuk veya neleri hatırladığı değil
Ekmek parası canım, herkes tuttuğunun peşinde diyorum
Benim derdim gerçek meseleleri bu denli içine dert yapıp sanata sokanlar.
Sanatçılar...
Ağğğ... Sanata tek başına kendi evinden yön verebilecek o mucivezi kudretler,
Yıllardır kanamakta olan sanat yarasına yaralı bezli merhemler,
Bütün mikropları bir bir elleriyle söküp attıktan sonra,
Islak mendilleri ile parlak bir görüntü katacak olan
Yeni lise mezunları, dahiyane derecede yaratıcı gencecik Türk nesilleri.
Acaba uyuşturucu diye bir kavram olmasaydı,
Ülkemizi hangi farkındalık ile bilinçsizce bilinçlendireceklerdi?

Bir tek derdimiz var uyuşturucu içen insanlar,
Onların senaryosunu yazıp, onların dramatik evrimlerini anlatıyorlar.
Hemen bir kısa film konusu yazılıyor
Okuyunca kan donduracak düzeyde bir film başlığı,
Birde hep böyle hüzün kokan bir müzik, karamsar bir ortam.
Yani bunu içen herkes mi bileklerini kesmek istiyor?
Ayrıca neden herkes köprü altların da içiyor onu hiç anlamadım?
Birde neden buz dolapları hep boş?
Duvarlar neden renksiz?
Herkes bu namussuz şeyi aynı yerde mi içiyor?
Neden hiç birisi bir kere bile gülmedi?
Bu arada sadece izlemiş olduğum kısa filmlerden bahsediyorum.
Bu sorduklarıma bir cevap gelmiyorsa o zaman tek bir şey çıkıyor ortaya,
Bizim Ağabeyimizin derdi başka

Karışık saçlar, sakallar. Mor göz altları siyah deri ceketler
Yarım yamalak bir yürüme tarzı
Muhteşem karizma gösterecek çekim açıları
Ve dünya da eşi benzerine rastlanmayacak uyuşturucu krizleri.
Bir dakika ya...
Kenan İmirzalıoğlu Sedef Avcı tarafından terk edildiğinde böyle acı çekmişti.
Acaba aşk acısı mı diyoruz.
E tamam müzikte uygun oluyor.
Sonra bir bakıyoruz ki hop başka bir şey çıkıyor altından,
Ve kocaman bir merak duygusu başlıyor bende.
O acı çektiren şeye karşı şehvet mi duyuyor? Kopmak mı istiyor?
Bize hangisi verilmek isteniyor?

Ülke de uyuşturucu diye bir şey olmasaydı,
Bir çok kısa film taciri aç kalabilirdi.
Ayrıca uyuşturucu batağına neden hep internet cafe'de 1 saatlik açtıran çocuklar düşüyor?
Tek derdimiz uyuşturucu içen çocuklar,
Onları bize gösterenler olmasın da.

Çekmeyin çocuklar, çekmeyin.
He uyuşturucudan bahsetmiyorum...